Pankreas Kanseri Kaşıntı Yapar Mı? 

Pankreas Kanseri Kaşıntı Yapar Mı

Oldukça tehlikeli kanser türlerinden biri de pankreas kanseridir. Bu kanser türü genelde 60. yaştan sonra ortaya çıkar, ancak çok daha genç kişiler de nadir de olsa bu hastalığa yakalanılabilir. Dünyada en ölümcül dördüncü kanser türü sayılmaktadır ve hızlı yayılım gösteren bir türdür.

Tüm bunların yanında pankreas kanseri, tanı konulması ve tedavi edilmesi zor bir hastalıktır. Tıp alanındaki gelişmelere rağmen herhangi bir ilaç tedavisi bulunmamakta, ancak cerrahi operasyonlar ile hastalığa müdahale edilebilmektedir. 

Pankreas hücrelerinin DNA’sında meydana gelen mutasyonların sonucu olarak pankreas kanseri dediğimiz hastalık ortaya çıkmaktadır. Bu mutasyonlar kontrolsüz hücre çoğalmasını ve bunun sonucunda da “tümör” denilen oluşuma sebep olur.

Pankreas kanserlerinin geneli pankreas kanallarını döşeyen hücrelerde meydana gelmektedir. Bu tip kanserlere “pankreatik adenokarsinom” adı verilmektedir. Tıpkı diğer kanser türlerinde olduğu gibi, pankreas kanserinin de neyin sonucunda ortaya çıktığı kesin olarak bilinmemektedir. 

Pankreas Kanseri Belirtileri Nelerdir?

Pankreas kanseri hastalarında belirtilerin geç ortaya çıkmasına ve organın yerleşim yerinin özelliklerine ek olarak, bu belirtilerin önemsenmemesi hastalığın teşhis edilmesinde geç kalınmasına ve dolayısıyla da tedavi şansının azalmasına sebep olmaktadır.

Bakıldığında çok önemli gibi görünmeyen bazı sağlık problemleri pankreas ile ilgili bir sorunun belirtileri olabilmektedir.

Karın ağrısı, gözlerde sararma, idrar renginde koyulaşma, dışkıda beyazlaşma, ani kilo kaybı, sırt ağrısı, karın ağrısı, halsizlik, aniden ortaya çıkan tip 2 diyabet, hazımsızlık ve sebepsiz kaşıntı gibi belirtiler pankreas kanserinin habercisi olabilir.

Kaşıntı şikayeti var ise karın bölgesinden çekilen ultrason ve tomografi ön tanı konulmasına yardımcı olabilmektedir.

Pankreas kanseri yaygın olarak pankreas bezinin baş kısmında ortaya çıkmaktadır. Bunun sonucunda meydana gelenler şu şekildedir; ilk aşama olarak büyüyen tümör safra yolunu tıkar ve bu durum safra sıvısının atılamayıp karaciğere kadar birikmesine veya yalnızca kısıtlı atılabilmesine neden olmaktadır.

Atılamayan safra sıvısı bulundurduğu safra boyasından dolayı koyu renkli idrar ve açık renkli dışkı eşliğinde sarılık (ikterus) meydana getirir. Sarılığın sonucunda yoğun cilt kaşıntısı da ortaya çıkar ancak kaşıntı pankreas başında safra akışı devam etmeye başladığı andan sonra çok çabuk azalır. 

Literatürde “deriyi ovalama, çizme ya da kaşıma isteği oluşturan öznel rahatsız edici bir his” olarak tanımlanan kaşıntı, kanser hastalarında görülen bir şikâyet olarak bakıldığında “para neoplastik pruritus” terimi ile ifade edilir.

Paraneoplastik pruritus sıklığını konu alan çok fazla bulgu olmamakla, hepatoselüler karsinomlu hastalarda %19-40 olarak açıklanmıştır.

Kaşıntının patofizyolojisi tam olarak anlaşılmasa da histamin, serotonin, sitokinler, opioidler ve nöropeptitler başta olmak üzere pek çok kimyasal mediyatörlerle ilişkili olduğu düşünülmektedir. Kaşıntı, bireyin yaşam kalitesini de büyük miktarda etkilemektedir. 

Kaşıntı genellikle sistemik olarak görülmez, tek bir bölgeye özgüdür ve cildin kendisinden kaynaklanmaktadır. Bunun yanında bazı kanserlerin tüm vücudu etkileyen kaşıntıya neden olduğu bilinen gerçekler arasındadır.

Ayrıca kanser kaynaklı kaşıntılar, cilt kaynaklı olanların aksine sarılık, yorgunluk vb. bazı başka sistemik belirtiler de çoğunlukla görülmektedir.

Kanser türlerinde Kaşıntının Nedenleri Nelerdir?

  • Tümörden salınan bazı maddeler (paraneolastik sendrom gibi), 
  • Vücudun tümöre tepki göstermesi 
  • Tümörün safra yollarını tıkaması sebebiyle meydana gelen sarılık ve kaşıntı

Lenfoma, bazı gastrointestinal stromal tümörler (GİST), polisitemi vera (PV) ve pankreas kanserine sebep olan pankreas ve safra yolları tümörleri kaşıntının en yaygın görüldüğü tümör türleri olarak söylenebilir. 

Kanser hastalığının tedavi edilmesinde alınan kemoterapi, immünoterapiler, radyoterapi, bazı ilaç tedavileri ile yaygın olarak kullanılan ve hastalığın olmazsa olmazı olarak görülen ağrı kesiciler, hormon ve bulantı ilaçları da kaşıntıya sebep olabilmektedir.

Genellikle akıllı ilaçlar ve hormon ilaçlarının kullanımına bağlı olarak kaşıntı ve deride döküntüler görülebilmektedir. Kesin olmamakla beraber bazı araştırmacılara göre, bazı tedavi yöntemlerinde kaşıntı görülmesi tedavinin işe yaradığı anlamına gelebilmektedir.

Pankreas Kanseri Tedavisi Nasıl Yapılır?

Pankreas Kanseri Tedavisi Nasıl Yapılır?

Pankreas kanserinin tedavisinde hastalığın evresi, tümörün pankreasın neresinde bulunduğu, kanser hastasının yaşı, genel durumu önemlidir ve tedavi süreci hastanın tercihleri göz önünde bulundurularak ilerletilmektedir.

Tedavi sürecinde öncelikli amaç, eğer mümkün görünüyorsa cerrahi operasyon ile kanserli dokunun tamamen çıkarılarak kanserli bölgenin tümörden temizlenmesidir.

Pankreas kanseri genel olarak hızlı yayılım gösterdiği ve çok nadir erken evrede tanı koyulduğu için cerrahi operasyonla kanserli dokuyu temizleme işlemi çoğu zaman mümkün olmamaktadır.

Cerrahi öncesi kemoterapi ve/ veya radyoterapi uygulamaları gerektirebilmektedir. Alınan yanıt sonrası cerrahi olarak tümörün temizlenmesi mümkün olabilmektedir. 

Pankreas kanseri hastalarının %80 oranında tanı koyulduğu anda hastalık ileri evrede olduğundan dolayı ameliyat yapılamamaktadır.

İleri evre pankreas kanseri geçiren ve cerrahi işlem yapılması mümkün olmayan hastalarda, kanserin ilerlemesini durdurmak amacıyla ilaç ve ışın tedavileri gibi tedavilere başvurulmaktadır. Ayrıca hastanın tedavi sürecini hafifletmeye yönelik bazı işlemler uygulanır.

Bunlardan bazıları sarılığının giderilmesi amacıyla safra kanalına ciltten girilerek stent koyulması ve hastanın ağrılarının azaltılması için çölyak gangliyon blokajı denen işlemin gerçekleştirilmesidir.

Güncel karın içi sıcak kemoterapi uygulaması bu grup hastalarda önerilebilen tedaviler arasında yer almakta ve seçilmiş hasta gruplarında başarılı sonuçlar alınabilmektedir.

Tümörün tamamen temizlenemediği belli başlı durumlarda tümörün büyümesini kontrol altında tutmak ve duraksatmak veya kalan tümörün sebep olduğu semptomları azaltmak amacıyla kemoterapi veya radyoterapi gibi ek bir tedavi yöntemi tavsiye edilmektedir. Bu terapi türüne “ilave tedavi” veya “hafifletici tedavi” denmektedir.

Kemoterapi ve radyoterapi tedavisi gören hastalarda eskiden yaygın olarak görülen mide bulantısı, kusma, saç dökülmesi gibi ağır yan etkiler, tıp alanında meydana gelen gelişmeler sayesinde günümüzde azaltılabilmekte hatta önlenebilmektedir.

Pankreas kanseri tedavisine yönelik ameliyatlar son yıllarda deneyimli merkezler ve deneyimli cerrahlar tarafından yapıldığında oldukça güvenli hale gelmiştir. Tümör alındıktan sonraki ilk 5 yılda hayatta kalma olasılığı göz ardı edilemeyecek bir şekilde artmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir