Hemoroidler ve kolon kanseri, sindirim sistemimizin alt bölümünde benzer belirtilerle karşımıza çıkabilen ancak köken ve tedavi yaklaşımları açısından oldukça farklı olan iki ayrı durumdur. Özellikle makatta kanama, ağrı ya da rahatsızlık gibi şikâyetler söz konusu olduğunda akıllara önce “Acaba hangisi?” sorusu gelebilir.

KriterHemoroidlerKolon Kanseri
TanımAnüs ve rektum bölgesindeki genişlemiş damar yastıkçıklarıdır.Kolon veya rektumun iç yüzeyinde kontrolsüz hücre büyümesi sonucu oluşan kötü huylu tümördür.
NedenleriKronik kabızlık, uzun süreli ıkınma, obezite, hamilelik, uzun süre oturma, düşük lifli beslenme.Genetik yatkınlık, ileri yaş, inflamatuvar bağırsak hastalıkları, düşük lifli ve yüksek yağlı beslenme, sigara, alkol.
BelirtilerMakatta ağrı, kaşıntı, kanama (parlak kırmızı renkli), dışkılama sırasında zorlanma, şişlik.Kanlı dışkılama (genellikle koyu renkli veya katran gibi), dışkı çapında incelme, kilo kaybı, karın ağrısı, bağırsak alışkanlıklarında değişiklik.
Kanama ÖzelliğiGenellikle dışkılama sırasında parlak kırmızı renkli kan görülür.Kanama genellikle koyu kırmızı veya siyah renklidir ve dışkıya karışabilir.
Teşhis YöntemleriFizik muayene, anoskopi, rektoskopi.Kolonoskopi, biyopsi, dışkıda gizli kan testi, bilgisayarlı tomografi (BT).
Tedavi SeçenekleriYaşam tarzı değişiklikleri, yüksek lifli diyet, ilaçlar, skleroterapi, lastik bant ligasyonu, cerrahi müdahale.Cerrahi (tümörün çıkarılması), kemoterapi, radyoterapi, hedefe yönelik tedaviler.
Önleme YöntemleriLif açısından zengin beslenme, bol su içme, düzenli egzersiz, uzun süreli oturmaktan kaçınma.Sağlıklı beslenme, sigaradan kaçınma, düzenli egzersiz, erken tarama testleri.
CiddiyetGenellikle ciddi olmayan ve tedavi edilebilen bir durumdur.Erken teşhis edilmediğinde hayatı tehdit eden ciddi bir hastalıktır.

Hemoroidler ve Kolon Kanseri Arasındaki Ana Belirtiler Nelerdir?

Hemoroidler (basur olarak da bilinir), anüs ve rektum bölgesindeki damarların genişlemesiyle meydana gelir. Tıpkı bir balonun şişmesi gibi, bu bölgede oluşan damarsal şişlikler sizi özellikle tuvalet sırasında rahatsız edebilir. Hemoroidlerin en belirgin semptomu, tuvalet kâğıdında veya klozette parlak kırmızı renkli kan görmektir. Ağrı ise genellikle dış hemoroidlerde (özellikle de pıhtı oluşmuşsa) kendini daha belirgin gösterir. İç hemoroidlerde kanama daha fazla göze çarpabilir, çünkü toplardamarlar daha içeride, rektumun içinde şiştiğinden genellikle tuvalet sırasında dışkıyla temasa geçtiklerinde kanama olur. Dış hemoroid ise anüs çevresinde gözle görülebilir veya elle hissedilebilir bir şişlik ve bazen de kaşıntı, tahriş hissiyle kendini belli eder.

Kolon kanseri ise, bağırsak duvarının içini kaplayan hücrelerin kontrolsüz çoğalması sonucu ortaya çıkar. Erken dönemde pek belirti vermeyebilir, ancak ilerledikçe bağırsak alışkanlıklarında (uzun süreli kabızlık, ishal, dışkının incelmesi gibi) değişikliklere yol açabilir. Kanama da sıkça görülen bir semptomdur ama genellikle hemoroidlerdeki gibi parlak kırmızı değil bazen daha koyu veya dışkıya karışmış halde olabilir. Ayrıca kolon kanseri hastalarında kilo kaybı, halsizlik, karın ağrısı, bağırsaklarda tam boşalamama hissi gibi daha sistemik veya genel belirtilere rastlanabilir.

Her iki durum da rektal kanama ve rahatsızlık gibi kesişen belirtilere sahiptir. Ancak hemoroid genellikle “yerel” bir problem gibi davranır: Damarlar yüzeyde şişer, bazen kaşıntı ve bölgesel ağrı olur. Kolon kanserindeyse, tümörün büyümesiyle oluşan etkiler sindirim sistemi içinde daha geniş bir yelpazeye yayılır ve çoğunlukla yorgunluk, iştahsızlık, karın şişkinliği veya kansızlık belirtileriyle birlikte seyreder. Dolayısıyla su sızdıran bir muslukla (hemoroid) patlama tehdidi altındaki bir boru (kolon kanseri) arasındaki farka benzetebiliriz. İlkinde hasar yüzeydedir ve basit önlemlerle geçebilir, ikincisindeyse sistemin bütününü etkileyebilecek ciddi bir durum söz konusudur.

Rektal Kanama, Hemoroidler ile Kolon Kanseri Arasındaki Farkı Nasıl Anlatır?

Rektal kanama, kişiyi doktora gitmeye iten en yaygın sebeplerden biridir. Kan görmenin yarattığı endişe normaldir; ancak bu kanamanın rengi, miktarı, süresi ve hangi durumda ortaya çıktığı oldukça yol göstericidir. Hemoroid söz konusu olduğunda, genellikle parlak kırmızı renkli kan dikkatimizi çeker. Kanama, tuvalet sırasında veya hemen sonrasında dışkıdan bağımsız bir şekilde damla damla olabilir ya da tuvalet kâğıdına bulaşabilir. Aslında bu “dıştan” veya “yüzeye yakın” bir damarsal kanama olduğundan çoğu zaman çok da derine inmeden anlaşılabilir. Örneğin anüs çevresinde hafif bir çatlak (anal fissür) da benzer şekilde parlak kırmızı kanamaya neden olur, ancak bu durumun ağrısı çoğu zaman çok keskin ve tuvaletten sonra saatler sürebilecek düzeydedir.

Kolon kanseri tarafındaysa, kan genellikle bağırsak içinde tümörün yüzeyinden gelir ve kat ettiği yol daha uzundur. Bu nedenle dışkı ile karışmış, bazen rengi daha koyu (bordo veya siyahımsı) bir kan görülebilir. Hatta tümörün bulunduğu yer daha üst kısımlarda ise, kan sindirilerek dışkıya daha fazla karışır ve dışarıya çıkana kadar rengi de değişir. Bununla beraber, bazı kolon tümörleri de parlak kırmızı kanamalara yol açabilir, özellikle rektum veya sigmoid kolon gibi alt bölümlerde yer alıyorsa. Yani kan rengi net bir kural gibi olmasa da dışkıyla karışması ve daha sistemik belirtilerin eşlik etmesi kolon kanserine dair şüpheyi artırır.

Hemoroidlerde kanama genellikle ataklar hâlinde olur. Özellikle kabızlık veya tuvalette ıkınma gibi durumlarda artar, sonra bir süre azalır. Kolon kanserindeki kanama ise daha kronik, düzenli veya “durup dururken” görülebilir. Bir de buna bağırsak alışkanlıklarındaki devamlı değişiklikler, kilo kaybı ve halsizlik gibi ek belirtiler eşlik ediyorsa şüphe daha da artar. Bu sebeple rektal kanama, bir bakıma “ikaz lambası” olarak düşünülebilir. Bu lambanın yanması her zaman “motorun” tamamen bozulduğu anlamına gelmese de (hemoroid gibi daha basit sebepler olabilir), mutlaka kapsamlı bir bakıma (muayeneye) ihtiyaç olduğunu gösterir.

Ağrı, Hemoroidler ve Kolon Kanseri Arasındaki Farkı Ayırt Etmek İçin Güvenilir Bir Gösterge Midir?

Ağrı, çoğu hastalıkta olduğu gibi burada da bizi uyaran en önemli belirtilerden biridir. Yine de “Ağrı var mı, yok mu?” diye bakarak kesin tanı koymak pek mümkün olmaz. Örneğin iç hemoroidlerde yoğun kanama olabilir ama ağrı çok hafif kalabilir veya hiç olmayabilir. Dış hemoroidlerde, özellikle pıhtı (tromboz) oluşmuşsa, anüs çevresinde ele gelen sert bir şişlik ve bazen yürüme veya oturma sırasında dahi hissedilen keskin bir ağrı söz konusu olabilir.

Kolon kanserinin erken safhalarında ağrı hissi genellikle minimaldir veya hiç yoktur. Bazen, sadece dışkı geçişini engelleyen kitle büyümeye başladığında karın ağrıları, kramplar veya bağırsak tıkanıklığı belirtileri ortaya çıkar. Bu durum da genellikle karın bölgesinde, genel bir rahatsızlık veya ağrı şeklinde hissedilir. Rektal kanserlerde, tuvalet sırasında ağrı olabilir ama bu ağrı çoğunlukla hemoroid ağrısından farklıdır ve daha sürekli bir rahatsızlık hissi yaratabilir. Yine de birçok vakada ağrı, tek başına ayırt edici bir unsur olmayı başaramaz.

Bu nedenle ağrı, “hemoroidim var mı yoksa kolon kanseri miyim?” sorusunu netleştirmede pek “güvenilir” bir yol gösterici değildir. Yalnızca kolon kanserinde ileri aşamalarda ortaya çıkan kalıcı karın ağrısı, bağırsak tıkanıklığı veya buna eşlik eden kanama, kilo kaybı gibi faktörlerle birleştirildiğinde anlamlı hâle gelir. Hemoroid ağrısı daha çok tuvalet ve oturma pozisyonuyla ilişkili, lokalize bir ağrıdır; kolon kanseri ise ilerledikçe daha “genel” rahatsızlıklar doğurabilir. Yani ağrı meselesinde önemli olan diğer semptomların eşlik edip etmediğine, ağrının ne kadar süredir devam ettiğine, nasıl bir şiddet ve karakterde olduğuna da bakmaktır.

Yaş, Hemoroidler ve Kolon Kanseri Arasındaki Farkı Belirlemede Ne Rol Oynar?

Hemoroidler her yaş grubunda görülebilse de genellikle 20 yaşın altında pek rastlanmaz. Bunun nedeni, küçük yaşlarda damar ve bağ dokusunun daha sağlıklı, dolaşımın daha canlı olmasıdır. Hemoroid gelişimi, genellikle 45–65 yaş aralığında sıklaşır. Sedanter yaşam, kabızlık, yanlış tuvalet alışkanlıkları, fazla kilo ve gebelik gibi nedenler de hemoroid riskini artırır. Bununla birlikte modern yaşamın getirdiği uzun süreli oturma alışkanlıkları ve yetersiz beslenme şekilleri, 35–44 yaş grubunda da hemoroid sıklığını yükseltebilir.

Kolon kanseri ise klasik olarak 50 yaş üstü bireylerde daha sık görülürdü. Ancak son yıllarda, 50 yaşın altındaki insanlarda da kolon kanseri oranının arttığına dair veriler mevcuttur. Özellikle 55 yaşın altındaki bireylerde, geç teşhis (geç evrelerde tanı) oranı daha yüksektir. Burada genetik, çevresel ve beslenme faktörleri öne çıkmaktadır. Aile öyküsü, işlenmiş gıda tüketimi, hareketsizlik, obezite gibi etkenler kolon kanseri riskini genç yaşlara doğru kaydırabilir.

Yaş bu anlamda bir filtre görevi görür, ancak kesin hüküm verdirmez. Genç birinde rektal kanama veya makatta şişlik tespit edildiğinde öncelikle hemoroid akla gelse de “nasıl olsa gencim, kolon kanseri olmaz” yaklaşımı tehlikelidir. Aynı şekilde ileri yaştaki her kanama vakasının da doğrudan kanser olduğu düşünülmez. Yine de yaş, muayene ve tarama testlerinin önceliklerini belirler. Örneğin 45 yaş üstü herkesin rutin kolonoskopi taraması yaptırması önerilmektedir. Bu yaşlarda hemoroid teşhisi alsanız bile, doktorunuz kolonunuzu da görmek isteyebilir; zira benzer şikâyetlerin ardında henüz fark edilmemiş bir kitle yatabileceğini unutmamak gerekir.

Hemoroidler, Kolon Kanseri Gelişim Riskini Artırabilir mi?

Hemoroidlerin doğrudan kolon kanserine yol açtığına dair net bir mekanizma bilinmez. Ancak bazı araştırmalar, hemoroidi olan kişilerin daha sık kolonoskopi yaptırması veya doktora daha çok başvurması nedeniyle kolorektal kanser teşhis oranlarının bu grupta yüksek olabileceğini öne sürer. Yani hemoroide sahip olmak “tek başına” kolon kanseri olmak anlamına gelmez; fakat bu durumu yaşayan bireyler, hekim kontrolüne daha fazla gittiklerinden, gizli kalabilecek bağırsak polipleri veya erken dönemdeki tümörler daha erken ortaya çıkabilir.

Bununla beraber, bazı çalışmalarda hemoroidli hastaların kolon kanseri açısından bir miktar daha yüksek risk taşıyabileceğine dair sonuçlar yer alır. Buna neden olarak; benzer beslenme ve yaşam tarzı faktörleri, damar elastikiyetini etkileyen genetik unsurlar veya iltihaplanma süreçleri gösterilebilir. Ancak bu tür araştırma sonuçları hâlâ çelişkilidir ve her zaman “neden-sonuç” ilişkisi kesin değildir. Bazı uzmanlar, hemoroidlerin basitçe “alarma geçirmesi” sayesinde daha çok kontrol olanağı yarattığını düşünür. Dolayısıyla hemoroid tanısı konmuş bir kişi, uzun vadede daha bilinçli taramalar yaptırarak aslında kolon kanserine karşı erken tespit şansını artırmış olur.

Kısacası “Hemoroidim var, o hâlde kanser olacağım” gibi bir çıkarım yapmak doğru değildir. Öte yandan makatta tekrarlayan kanama veya diğer semptomlar varsa, mutlaka muayene ve gerekiyorsa kolonoskopi gibi ileri tetkiklerin ihmal edilmemesi önerilir. Bu var olan hemoroidleri doğrulamaktan ziyade, kolon veya rektumda kanser gibi başka bir problemin olmadığından emin olmak içindir.

Hemoroidli ve Kolon Kanserli Hastaların Bağırsak Alışkanlıkları Arasında Farklılıklar Var mı?

Bağırsak alışkanlıkları, sindirim sistemimizin “ritmini” anlatır. Normalde düzenli ve rahat bir şekilde tuvalete çıkmak, dışkının çok sert veya çok yumuşak olmaması beklenir. Hemoroidli hastalarda, kabızlık ve ıkınma sıkça görülür; çünkü tuvalete çıkarken zorlanmak, zaten hasarlı veya genişlemiş damarların daha da tahriş olmasına sebep olur. Ancak hemoroid “tek başına” bağırsak alışkanlığında çok belirgin bir değişiklik yaratmaz; yani kişi yine de kabız veya ishal olabilir, ama bu durum çoğu zaman hemoroidin bir sonucu değil onu tetikleyen bir faktördür.

Kolon kanserinde ise durum biraz daha farklıdır. Tümör büyüdükçe, bağırsaktan geçen dışkının yapısı ve geçiş hızı değişebilir. Uzun süredir kabız olan biri bir anda sebepsiz yere ishal atakları yaşamaya başlayabilir veya tam tersi durum oluşabilir. Ayrıca dışkının şekli incelip “kalem gibi” hâle gelebilir, çünkü bağırsak içindeki tümör lümeni (iç boşluğu) daraltıyordur. Sık sık “Büyük tuvaletimi tam yapamadım, içerde bir şey kaldı” hissi yaşamak da yine bağırsak duvarındaki kitle nedeniyle olabilir. Hemoroidde de bazen tam boşalamama hissi vardır ama bu genellikle damar şişkinliği ve ağrı korkusuyla ıkınmanın kesintiye uğramasından kaynaklanır. Kolon kanserindeyse gerçek bir tıkanma ya da daralma söz konusu olabilir.

Bunların yanı sıra kolon kanseri ileri safhalarda karın şişkinliği, gaz, kramplar gibi semptomlara da yol açabilir. Hemoroidler ise daha ziyade makatta baskı, dolgunluk hissi ve dışkılama sonrası geçici rahatsızlıkla ilişkilidir. Bu nedenle bağırsak alışkanlıklarındaki ani, açıklanamayan, uzun süreli değişiklikler her zaman ciddiye alınmalıdır. Hemoroid düşüncesiyle geçiştirilen ama aslında kolon kanserine işaret eden değişiklikler, erken dönemde saptanırsa tedavi şansı artar.

Hemoroidler ve Kolon Kanseri Arasındaki Farkı Ayırt Etmek İçin Hangi Tanı Testleri Kullanılır?

Rektal bölgede bir sorun hissedildiğinde, ilk adım çoğunlukla fizik muayenedir. Hekim öncelikle makatı ve çevresini muayene ederek dış hemoroid, fissür veya siğil benzeri lezyonları gözle değerlendirir. Ardından, işaret parmağıyla yapılan dijital rektal muayenede anüs ve rektumun iç duvarındaki anormallikler hissedilmeye çalışılır. Bu basit ama önemli işlem, ağrılı olabilecek bazı durumlarda rahatsızlık verse de genellikle kısa sürer ve çok değerli bilgiler sağlar.

Eğer iç hemoroidden şüpheleniliyorsa, anoskopi veya rektoskopi gibi basit kameralı yöntemlerle rektum ve anal kanalın içi doğrudan görüntülenebilir. Bu şekilde şişmiş damar paketleri veya başka lezyonlar tespit edilebilir. Ancak kolon kanseri tanısında altın standart, kolonoskopi olarak bilinen daha kapsamlı bir yöntemdir. Kolonoskopi ile tüm kalın bağırsağı inceleyen hekiminiz, gerekirse şüpheli dokulardan biyopsi alabilir. Özellikle 45 yaş üstü ya da aile öyküsü olan bireylerde, rektal kanama varsa veya dışkıda gizli kan saptanmışsa kolonoskopi yapılması oldukça önemlidir. Böylece hem polip gibi kanser öncüsü lezyonlar hem de erken evredeki kanserler yakalanabilir.

Bazı vakalarda, kolonoskopi öncesi ön tarama amacıyla gaita (dışkı) testleri istenir. Gaitada gizli kan testi veya FIT (Fekal İmmünokimyasal Test) gibi testler, mikroskobik düzeydeki kanamaları tespit edebilir. Ayrıca son zamanlarda kullanılan dışkı DNA testleri, kanser hücrelerinin bıraktığı genetik izleri yakalayabilir. Bu testler, hemoroidlere bağlı kanama varlığında da pozitif çıkabilir; dolayısıyla pozitif sonuç her zaman kanser anlamına gelmez. Ancak pozitiflik, kolonoskopiyle netleştirilmesi gereken bir bulgudur.

Hemoroidler ve Kolon Kanseri Tedavilerinde Yaklaşımlarda Farklılıklar Var mı?

Hemoroid tedavisi çoğu zaman yaşam tarzı düzenlemeleriyle başlar. Yeterli su içmek, lifli gıdalar tüketmek, uzun süreli oturmaktan kaçınmak, düzenli egzersiz yapmak ve tuvalette gereksiz ıkınmamak, hemoroid ataklarının sıklığını ciddi ölçüde azaltabilir. Semptomlar devam ediyorsa, eczanelerde bulunan kremler, fitiller ya da sıcak su oturma banyosu gibi yöntemlerle rahatlama sağlanabilir. Daha ileri vakalarda, örneğin prolabe olmuş (dışarı çıkmış) veya tromboze olmuş hemoroid varsa, ameliyatsız yöntemler (lastik bant ligasyonu, skleroterapi, infrared koagülasyon) devreye girebilir. Cerrahi müdahale (hemoroidektomi veya stapler yöntemi) ancak diğer yöntemlere yanıt alınamadığında veya çok ileri seviyede hemoroidlerde düşünülür. Yani hemoroid tedavisi basit önlemlerden girişimsel yöntemlere kadar adım adım ilerler.

Kolon kanseri tedavisinde ise tablo çok farklıdır. Kanserin bulunduğu bölge (kolon mu rektum mu?), evresi, yayılım durumu gibi faktörler tedavi kararını belirler. Temel yaklaşım cerrahidir: Tümörlü segmentin çıkarılması, eğer gerekiyorsa çevre lenf bezlerinin temizlenmesi. Bazı hastalara ameliyat öncesinde veya sonrasında kemoterapi ve/veya radyoterapi uygulanır. Rektum kanserinde ameliyat öncesi radyoterapi, tümörün küçülmesine yardımcı olur ve başarı şansını artırır. Erken teşhis çok önemlidir; tümör küçükken cerrahi ile tamamen çıkarılabilir ve ek tedavi ihtiyacı minimal olabilir. İleri evrelerde ise tedavi daha kapsamlı hâle gelir, bazen geçici veya kalıcı stoma (bağırsağın karın duvarına ağızlaştırılması) gerekebilir.

Yani hemoroid ile kolon kanseri arasındaki tedavi yaklaşımları, adeta bir basit “musluk conta değişimi” ile “temelden boru sistemi yenilemesi” arasındaki farka benzetilebilir. Hemoroid çoğu zaman günlük alışkanlıklarda küçük dokunuşlarla veya minimal girişimlerle kontrol altına alınabilirken, kolon kanseri daha radikal ve sistemik müdahaleler gerektirebilir. Her iki durum için de “erken teşhis” sihirli bir kelimedir: Ne kadar erken fark edilirse, o kadar kolay ve etkili tedavi sağlanır.

Aile Öyküsü, Hemoroid veya Kolon Kanseri Oluşma İhtimalini Nasıl Etkiler?

Aile öyküsü, özellikle kolon kanserinde çok önemli bir risk faktörüdür. Eğer birinci derece akrabalarda (anne, baba, kardeş) kolon kanseri varsa, kişinin riski 2 ila 4 kat artar. Bazı kalıtsal sendromlar (Lynch sendromu, Familial Adenomatous Polyposis vb.) nedeniyle aile içinde çok genç yaşlarda bile kolon kanseri görülebilir. Dolayısıyla ailesinde tekrarlayan kanser öyküsü olan kişilerin daha erken yaşlardan itibaren düzenli kolonoskopi yaptırmaları önerilir.

Hemoroid açısından da ailevi yatkınlık söz konusu olabilir. Damar duvarı yapısı veya bağ dokusunun genetik özellikleri, bazı kişilerde hemoroid gelişimine zemin hazırlar. Aynı aile içinde, kuşaklar boyunca benzer beslenme alışkanlıkları veya yaşam tarzı da (örneğin az lif tüketimi, hareketsizlik) paylaşılıyor olabilir. Fakat hemoroidde, kolon kanserindeki kadar güçlü ve belirgin bir kalıtsal risk tablosundan bahsetmek zordur.

Yine de aile öyküsü önemlidir; hemoroidli bireylerin ailesinde kolon kanseri görülme sıklığı, genel topluma kıyasla az da olsa daha fazla olabilir. Bunun nedeni, belki de bahsettiğimiz genetik faktörler ve/veya benzer yaşam koşullarıdır. Aile öykünüzde kolon kanseri veya diğer sindirim sistemi kanserleri varsa, hemoroid belirtisi görseniz dahi mutlaka detaylı inceleme yapılması önerilir. Burada amaç “hemoroid sandığım şey acaba kanser olabilir mi?” sorusuna tatmin edici bir cevap bulmaktır.

Eğer Hemoroid Şüphesi Taşıyorsanız Ama Kolon Kanseri Konusunda Endişeleniyorsanız Ne Yapmalısınız?

Makatta kanama, kaşıntı veya ağrı gibi bir belirti hissettiğinizde en doğrusu, ertelemeden bir uzmana başvurmaktır. Çünkü “belki geçer” diyerek beklemek, eğer altta ciddi bir neden varsa tanıda gecikmeye yol açabilir. Muayene sırasında, hekim önce dış hemoroid varlığını veya başka bir anüs çevresi lezyonunu (anal fissür, fistül vb.) anlamaya çalışacaktır. Eğer klinik bulgular hemoroidi işaret ediyor, ancak şikâyetleriniz ciddi veya uzun süredir devam ediyorsa, ileri tetkikler (anaskopi, rektoskopi, kolonoskopi) gündeme gelir.

Kolonoskopi, kalın bağırsağın tamamının incelenmesine imkân tanır. Bu işlem hem polip gibi öncü lezyonları ortaya çıkarır hem de varsa kanserin yerini ve evresini belirlemeye yardımcı olur. Hemoroidiniz olsa bile, 45 yaşın üzerindeyseniz veya ailenizde kolon kanseri öyküsü varsa, doktorunuz kolonoskopi önerisini daha da güçlü yapabilir. Bu işlemden çekinmek, sadece olası bir tehlikeyi görmezden gelmek anlamına gelir. Oysa, erken teşhis edilebilen kolon kanseri tedavi başarısı çok yüksek olan bir hastalıktır.

Elbette her rektal kanama kolon kanseri değildir ve büyük çoğunluğu hemoroid gibi iyi huylu sorunlara bağlı olabilir. Ancak yine de bu benzer semptomların hangi kökten kaynaklandığını görmek için uzman değerlendirmesi şarttır. Bazı insanlar utangaçlık veya çekingenlik nedeniyle muayeneyi erteler, ya da “Bir krem kullanayım, belki geçer” diye düşünür. Ne var ki kolon kanserinde zaman kritik bir faktördür. Hem sağlığınızı güvence altına almak hem de zihninizdeki soru işaretlerini gidermek için basit bir muayene ve gerekli görülürse kolonoskopi yapılması önemlidir.

Endişe, aslında vücudumuzun kendini koruma mekanizmasıdır. Eğer hemoroid şüphesi taşıyorsanız ancak “Ya kolon kanseri ise?” diye düşünüyorsanız, bu kaygıyı gidermenin en etkili yolu profesyonel değerlendirmeden geçer. Doktorunuz semptomlarınızı, yaşınızı, aile geçmişinizi ve muayene bulgularını bir arada değerlendirerek size en doğru yönlendirmeyi yapacaktır. Bu süreci, evinizdeki su kaçağını tespit etmek için profesyonel bir tesisatçı çağırmaya benzetebilirsiniz. Kimi zaman ufak bir contayı değiştirerek sorun çözülür (basit hemoroid tedavisi), kimi zamansa boruların daha kapsamlı onarımı gerekebilir (kolon kanseri için cerrahi, kemoterapi gibi). Her iki durumda da önemli olan erken aşamada doğru teşhis konulmasıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir