Peritonit (Karın İçi Enfeksiyonu) Nedir? Peritonit Belirtileri ve Tedavisi

Peritonit (Karın İçi Enfeksiyonu) Nedir? Peritonit Belirtileri ve Tedavisi

Karın boşluğumuzda, iç organlarımızın etrafını örten ve koruyan incecik bir zar tabakası vardır. Bu zar, tıpkı bir evin duvar kağıdı gibi düşünülebilir: Nasıl ki duvar kağıdı duvarları örter, periton adı verilen bu zar da karnımızın iç duvarlarını ve iç organları sarar. Bu zara “periton” diyoruz. “Peritonit” ise bu zarın iltihaplanması ya da enfeksiyon kapması anlamına geliyor. Türkçede “karın içi enfeksiyonu” olarak da isimlendirilebilir.

Gündelik hayatta, vücudumuzun hiçbir yerinde iltihap görmek istemeyiz; fakat karın gibi hayati organlarımızın (mide, bağırsaklar, karaciğer, dalak vb.) bulunduğu bir bölgede ortaya çıkan bir iltihap düşünülürse, neden bu kadar önemli olduğunu kolayca anlayabiliriz. Periton, normalde steril (mikropsuz) bir alandır. Bağırsak içeriğinin veya bakterilerin bu alana sızması durumunda, çok hızlı ve güçlü bir iltihabi tepki gelişir. Tıpkı su dolu bir odanın içine mürekkep damlası düştüğünde suyun anında renklendirilmesi gibi, karın içi zar da mikroplarla karşılaşınca ani bir enflamasyon (iltihap) dalgası yaratır.

Bu iltihaplanma bazen çok şiddetli seyreder ve vücudun savunma mekanizmalarını o kadar harekete geçirir ki, kişi yoğun bakımlık hâle gelebilir. Hatta, tedavi edilmezse ölümle sonuçlanabilen ciddi bir tablo ortaya çıkar. Neyse ki günümüzde tıbbın ilerlemesi sayesinde erken teşhis ve tedavi ile bu tehlikeli durumun kontrol altına alınma ihtimali oldukça yüksektir.

Peritonitin farklı nedenleri vardır; bazen iç organlardaki bir delinme veya yırtılma (örneğin apandisit patlaması) sonucu bu iltihap gelişir, bazen de karaciğer sirozu nedeniyle karında toplanan sıvı (asit) içinde bakteri üremesiyle kendiliğinden (spontan bakteriyel peritonit) ortaya çıkar. Her durumda ortak nokta, karın zarının mikrop kapması ve bunun sonunda ciddi bir iltihap sürecinin başlamasıdır.

Peritonit Nasıl Gelişir?

Vücudumuzda mikroplar ve bağışıklık sistemi arasında sürekli bir “kedi-fare” oyunu döner. Genellikle bağışıklık sistemi galip gelir ve bizi hasta olmaktan korur. Ancak bazen bu denge bozulur. Peritonit gelişimi de işte bu dengenin bozulduğu durumlardan biridir.

  • Bağırsak İçeriklerinin Karın Boşluğuna Sızması

Karın zarı, bağırsakların ve diğer organların etrafını sardığı için, bağırsaklarda oluşan bir delik veya patlama varsa bağırsak içeriği doğrudan karın boşluğuna yayılabilir. Örneğin apandisit patladığında ya da kalın bağırsakta divertikül denilen kesecikler yırtıldığında, içerdeki bakteriler peritonla temas eder. Bu teması takiben vücudun savunma sistemi devreye girer ve yoğun bir iltihap oluşturur.

  • Karaciğer Hastalıkları ve Asit Sıvısı

Karaciğer sirozu olan hastalarda karın boşluğunda “asit” denilen sıvı toplanır. Bu sıvı normalde pek bakteri içermemesi gereken steril bir alandır. Ancak bazen bağırsaklardan geçen bakteriler çeşitli mekanizmalarla (bakteriyel translokasyon dediğimiz olayla) bu sıvıya ulaşabilir ve orada çoğalarak enfeksiyona neden olabilir. Bu tabloya “Spontan Bakteriyel Peritonit (SBP)” adı verilir.

  • Peritoneal Diyaliz

Böbrek yetmezliği olan ve peritoneal diyaliz yöntemini kullanan hastalarda, diyaliz kateteri yoluyla veya diyaliz solüsyonunun giriş-çıkış aşamalarında bakteri girme riski vardır. Asepsi kurallarına uymak çok önemlidir; zira bakteri bir kez içeri girdiğinde, kateter çevresindeki alan enfeksiyon kaynağı hâline gelebilir ve karın boşluğuna yayılabilir.

  • Cerrahi Sonrası Komplikasyonlar

Karın içinde ameliyat geçiren hastalarda, eğer bir dikiş hattı iyi kapanmazsa veya ameliyat sırasında içeri bakteri girerse, sonradan peritonit gelişebilir. “Anastomoz kaçağı” adı verilen, bağırsak dikişinin açılması ve bağırsak içeriğinin karna sızması bu durumun tipik örneklerinden biridir.

  • Kadın Üreme Organlarındaki Enfeksiyonlar

Kadınlarda üreme organlarının (rahim, yumurtalıklar, tüpler) iltihaplanması, bazen karın boşluğuna da yayılabilir. Pelvik inflamatuvar hastalık (PID) şiddetli hâle gelirse, peritonun büyük bir kısmını tutabilir.

Peritonit geliştiğinde, periton zarındaki hücreler bakteri veya tahriş edici maddelerle karşılaştığında yoğun bir yangı (enflamasyon) başlatır. Bu yangı sürecinde bol miktarda sıvı karın boşluğuna doğru dolar. Bu sıvının içinde vücudun savunma hücreleri, pıhtılaşma faktörleri, antikorlar ve bakteri parçacıkları bulunur. Tabiri caizse, karın içinde “savaş meydanı” kurulur. Eğer zamanında müdahale edilmezse bu savaş kontrolden çıkar ve hastanın genel durumunu bozarak çoklu organ yetmezliği gibi ağır tablolara yol açabilir.

Peritonit Hangi Belirtilere Yol Açar?

Bir rahatsızlığın belirtilerini anlamak, o rahatsızlığın teşhisi konusunda çok büyük önem taşır. Bir binada yangın varsa önce dumanı görür veya kokusunu alırsınız. İşte peritonitin de “dumandan” farksız belirtileri vardır.

  • Şiddetli Karın Ağrısı

Peritonit denince akla ilk gelen belirti, dayanılmaz derecede şiddetli ve aniden başlayan karın ağrısıdır. Bu ağrı genelde “bıçak saplanır gibi” olarak tanımlanır ve karın hareket ettikçe artar. Örneğin hastalar öksürmekten veya gerinmekten bile kaçınırlar. Karın duvarı adeta bir tahta gibi sertleşebilir; tıp dilinde buna “tahta karın” (board-like abdomen) ya da “rijid karın” denir.

  • Hassasiyet ve Rebound

Karın üzerinde hafifçe bastırınca ağrı artabilir, fakat elimizi çektiğimiz anda hastanın daha da fazla ağrı hissetmesi çok tipik bir bulgudur. Buna “rebound hassasiyet” adı verilir. Bu durum peritonun çok hassas olduğunu gösterir.

  • Bulantı ve Kusma

Peritonit, sindirim sistemini adeta bir karışıklık içine sokar. Hastalar bu sırada iştahsızlık, sürekli bulantı ve şiddetli kusma yaşayabilir. Çünkü vücut, karın içerisindeki tahrişi “bu bölgede bir sorun var, boşalt” sinyali şeklinde yorumlayabilir.

  • Ateş, Titreme ve Terleme

Enfeksiyon demek, bakteri ve benzeri mikroplarla savaşmak demektir. Bu savaşın sistemik belirtilerinden biri de ateştir. Vücut ısısı yükselir, hasta üşüme-titreme atakları ve aşırı terleme yaşayabilir. Bazı hastalarda ateş çok yüksek seyredebilirken, özellikle bağışıklığı baskılanmış bireylerde bazen çok belirgin ateş olmayabilir.

  • Nefes Alıp Vermede Zorluk

Karın duvarındaki sertleşme ve ağrı, derin nefes almayı zorlaştırabilir. Karın şiş ve gergin olduğunda diyafram rahatça hareket edemez, bu yüzden hasta daha yüzeysel (sığ) soluk alıp verir. Özellikle şiddetli ağrı ataklarında, hasta neredeyse göğüs kafesiyle solumaya çalışır.

  • Kalp Çarpıntısı ve Düşük Tansiyon

Vücut, karın boşluğuna sıvı kaybı yaşadığında veya enfeksiyona karşı sistemik bir tepki verdiğinde kalp daha hızlı atmaya başlar. Buna “taşikardi” deriz. Ayrıca ciddi vakalarda sepsis (mikropların kana karışması) gelişebilir ve bu da tansiyonun düşmesine neden olur.

  • Bilinç Değişikliği

Özellikle yaşlılar veya karaciğer hastalığı olanlar, karın ağrısından ziyade uyuklama, dalgınlık veya zihinsel karışıklık (konfüzyon) ile peritoniti belli edebilirler. Bu nedenle böyle hastalarda davranış veya şuur değişiklikleri ciddiye alınmalıdır.

Bu belirtilerin hepsi aynı anda olmak zorunda değildir; ancak peritonit şüphesi uyandıracak bir tablo söz konusuysa vakit kaybetmeden sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir. Çünkü, peritonitin belirtilerini göz ardı etmek, “küçük bir ateştir, geçer” demek; yangın varken alarmı kapatmaya benzer. Yangın büyüdükçe kontrol altına almak zorlaşır.

Peritonit Nasıl Teşhis Edilir?

Hekimler, hastalıkları teşhis ederken genelde üç ayaklı bir yaklaşım uygular: Klinik değerlendirme, laboratuvar testleri ve görüntüleme yöntemleri. Peritonit şüphesinde de bu üçlü yaklaşım devreye girer.

  • Klinik Değerlendirme (Fizik Muayene ve Hikâye Alma)

Öncelikle hasta ile ilgili bilgiler (tıbbi öykü) detaylı şekilde alınır. Örneğin:

  • Karın ağrısı ne zaman başladı ve nasıl ilerledi?
  • Ateş, kusma, bağırsak alışkanlıklarında değişim var mı?
  • Önceden karaciğer, böbrek veya bağırsak hastalıkları var mı?
  • Herhangi bir ameliyat geçirildi mi, son günlerde travma oldu mu?

Ardından muayene sırasında karın bölgeleri tek tek dinlenir, elle hissedilir. Karındaki sertlik, hassasiyet ve “rebound” bulguları dikkate alınır. Bu muayene, bir yandan vücudun itfaiye alarmını dinlemek gibidir: Yangın nerede yoğunlaşmış, hangi bölge daha çok hasar görmüş? Gibi.

  • Laboratuvar Testleri

Kan Testleri: Beyaz kan hücresi (lökosit) sayısındaki artış, vücudun iltihapla mücadele ettiğini gösteren önemli bir sinyaldir. CRP (C-reaktif protein) ve prokalsitonin gibi enflamasyon belirteçleri de yükselebilir. Ayrıca böbrek ve karaciğer fonksiyon testleri, elektrolit değerleri ve kan gazı analizleri de kişinin genel durumunu ortaya koymada yardımcı olur.

Peritoneal Sıvı Analizi (Parasentez): Özellikle karın boşluğunda sıvı toplanmış (asit) hastalarda, karından ince bir iğneyle sıvı örneği almak son derece önemlidir. Bu sıvı örneğindeki hücre sayısı, bakteri kültürü ve başka biyokimyasal incelemeler (örn. protein, laktat) tanı koymada oldukça etkilidir. Örneğin sıvıdaki nötrofil sayısının (PMN) 250 hücre/µL’den yüksek olması SBP (spontan bakteriyel peritonit) açısından tipiktir.

  • Görüntüleme Yöntemleri

Ultrason (USG): Karın boşluğunda serbest sıvı (asit) ya da apse var mı diye bakmak için ilk aşamada çoğu zaman ultrason tercih edilir. Ayrıca safra kesesi ve böbrek gibi organlardaki ek sorunlar (örneğin taş veya iltihap) saptanabilir.

Bilgisayarlı Tomografi (BT): Eğer ultrason net yanıt vermezse veya daha detaylı görüntü isteniyorsa, BT devreye girer. Bu sayede olası bir bağırsak perforasyonu, karın içi apse, tümör veya başka anomaliler daha net bir şekilde görünür. BT, adeta karın içinin “haritasını” çıkarır.

Direkt Karın Grafisi: Bağırsaklarda perforasyon varsa, karın boşluğunda serbest hava görülebilir. Ancak hassasiyeti görece daha düşüktür ve modern pratikte genelde ilk tercih olmaktan ziyade destekleyici rol oynar.

Peritonit Nasıl Tedavi Edilir?

Peritonit tedavisi, “yangın” benzetmemizi sürdürecek olursak, öncelikle yangın kaynağını tespit etmek ve alevleri hızla söndürmekten ibarettir. Burada “alevleri söndürmek” antibiyotik tedavisini, “kaynağı bulup kapatmak” ise genellikle cerrahi müdahaleyi ifade eder.

  • Antibiyotik Tedavisi

Peritonit tedavisinin kilit noktasını oluşturan ilk adım antibiyotik tedavisidir. Bazen hekimler, bakterinin tam olarak hangi tür olduğunu beklemeden (kültür sonuçları çıkmadan) geniş spektrumlu antibiyotiklere başlarlar. Çünkü peritonit gibi agresif seyreden bir hastalıkta, zaman kaybetmek ölümcül sonuçlar doğurabilir.

Geniş Spektrumlu Seçenekler: Beta-laktam/beta-laktamaz inhibitörleri (örn. piperasilin-tazobaktam) veya üçüncü-dördüncü kuşak sefalosporinler (örn. seftriakson, sefepim) gibi ilaçlar sıklıkla tercih edilir.

Fungal Enfeksiyonlar: Bazı hastalarda Candida gibi mantar türleri de işin içine girebilir. Bu gibi durumlarda antifungal ilaçlar eklenebilir.

Hedefe Yönelik Tedavi: Kan veya peritoneal sıvı kültür sonuçları geldiğinde, tedavi daha dar spektruma çekilebilir; bu da yan etkileri azaltır ve direnç gelişme riskini düşürür.

  • Cerrahi Girişim (Kaynağı Kontrol Etmek)

Eğer peritonit bir bağırsak perforasyonu (delinme) ya da iç organ yırtılması sonucu meydana geldiyse, cerrahi müdahale neredeyse kaçınılmazdır. Örneğin delinmiş bir apandisit vakasında sadece antibiyotik vermek genelde yeterli olmaz; delinmiş appendiksin çıkarılması gerekir. Keza, mide veya bağırsak duvarında bir yırtık varsa, bu yırtığın onarımı şarttır.

Laparotomi ya da Laparoskopi: Ameliyat açık yöntemle (laparotomi) veya kapalı yöntemle (laparoskopi) yapılabilir. Laparoskopi, karına birkaç küçük kesi yapılarak kamera ve aletlerle çalışmayı içerir, genelde daha az ağrı ve daha hızlı iyileşme sağlar. Ancak karmaşık vakalarda veya yaygın enfeksiyonda açık cerrahi tercih edilebilir.

Apselerin Drenajı: Karın içinde apse oluşmuşsa, cerrahi veya radyolojik yöntemlerle bu apsenin boşaltılması (drenaj) gerekir. Tıpkı bir zehirli su birikintisini kurutmak gibi; enfeksiyonun odağını temizlemek tedaviyi hızlandırır.

  • Destek Tedavileri

Sıvı ve Elektrolit Desteği: Vücut, enfeksiyonla savaşırken çokça sıvı kaybeder. Bu kayıp, damardan sıvı verilerek karşılanır. Ayrıca elektrolit dengesizliği (sodyum, potasyum, kalsiyum vb.) varsa düzeltilir.

Ağrı Kontrolü: Karın ağrısı nedeniyle hasta nefes almakta bile zorlanabilir. Bu yüzden ağrı kesicilerle destek sağlanır. Fakat buradaki ince çizgi, çok güçlü ağrı kesicilerin de bazen muayene bulgularını maskeleyebileceğidir. Bu nedenle ağrı tedavisi, hekim gözetiminde dikkatlice planlanır.

Solunum ve Organ Destekleri: Ciddi vakalarda, kişi yoğun bakımda takip edilir. Kan basıncı düşmüşse tansiyonu yükseltici ilaçlar (vazopressörler) verilebilir; akciğerler yeterince oksijenleyemiyorsa mekanik ventilatör desteği gerekebilir.

  • Periton Diyalizi Hastalarında Yaklaşım

Özellikle periton diyalizi kateteri kullananlarda peritonit çok yaygındır. Tedavide intraperitoneal (karın içine) antibiyotik uygulaması yapılabilir. Kateterin değiştirilmesi veya çıkartılması gerekebilecek durumlar da vardır. Burada dikkat edilmesi gereken, hastanın eğitimine ve evdeki bakıma ayrıca önem vermektir.

Böylece antibiyotik, cerrahi ve destek tedavileri bir arada “komple bir orkestra” gibi hareket eder. Tek bir çalgının eksikliği melodiyi bozabilir; bu yüzden hekimler ve sağlık ekibi bütüncül bir plan yaparak hastayı yakından izler. Tedavi ne kadar erken başlarsa, başarı şansı o kadar artar.

Peritonitten Korunmak İçin Neler Yapabilirsiniz?

Peritonit, hızlı ilerleyen ve ciddi sonuçlar doğuran bir hastalık. Ancak bazı durumlarda önlenebilir. Elbette her hastalığı yüzde yüz engellemek mümkün olmayabilir; fakat riskleri azaltmak veya erken fark etmek için yapılabilecekler vardır.

  • Kişisel Hijyen ve Genel Sağlık

Örneğin periton diyalizi yapan bir hastaysanız, kateter giriş-çıkışını her zaman temiz ve steril malzemelerle yapmanız gerekir. Eller sık sık yıkanmalı, kateterin etrafındaki cilt bölgesi günlük olarak kontrol edilmeli ve bakım önerilerine mutlaka uyulmalıdır. Benzer şekilde, genel hijyen kurallarına dikkat etmek, bakterilerin vücuda girmesini zorlaştırır.

  • Düzenli Doktor Kontrolleri

Karaciğer veya böbrek hastalığı gibi kronik rahatsızlıklarınız varsa, düzenli kontrollerinizi aksatmamalısınız. Örneğin sirozlu hastalarda ascit sıvısının yoğunluğunun izlenmesi, gerektiğinde profilaktik (koruyucu) antibiyotik tedavisine başlanması, SBP riskini ciddi ölçüde azaltabilir. Aynı şekilde, diyabet veya bağışıklık sistemi zayıflığı gibi ek risk faktörleriniz varsa, tedavi planını sıkı tutmak çok önemlidir.

  • Akıllı İlaç Kullanımı

Gelişigüzel antibiyotik almanın, günün birinde gerçek bir enfeksiyon kapıldığında tedaviyi zorlaştırabileceğini unutmamak gerekir. Doktor reçetesi olmadan antibiyotik kullanmamak, gereksiz ilaç tüketiminden sakınmak, vücudun florasını korur ve dirençli mikropların gelişmesini engeller.

  • Doğru Beslenme ve Bağırsak Sağlığı

Bağırsaklar vücudun savunma hattının önemli bir parçasıdır. Buradaki yararlı bakteriler, vücut direncimizi arttırır. Sağlıklı, lif yönünden zengin bir diyet uygulamak, su alımına dikkat etmek ve gerekliyse probiyotik desteklerden faydalanmak bağırsak bütünlüğünü korumaya yardımcı olabilir. Bu da bakteriyel translokasyon riskini azaltır.

  • Erken Uyarı İşaretlerini Tanıma

Karın ağrısı, ateş veya bulantı gibi belirtiler hafife alınmamalıdır. Özellikle daha önce karaciğer, böbrek veya bağırsak problemleri yaşamış kişiler, karın bölgesinde aniden şiddetlenen bir ağrı veya genel hâl bozukluğu hissedince hemen doktora başvurmalıdır. Peritonit, “bekleyelim, geçer” düşüncesiyle ertelenmeyecek kadar ciddi bir durumdur.

  • Gereksiz Karın Cerrahisinden Kaçınma

Elbette acil bir durum varsa, cerrahi müdahale kaçınılmazdır. Ancak gereksiz veya ertelenebilecek ameliyatlar, peritonit riskini arttırabilir. Bu nedenle ikinci bir görüş almak ve gerçekten gerekli olduğundan emin olmak da bir önlem sayılabilir.

Peritonit için Hangi Kişiler Daha Fazla Risk Altındadır?

Peritonit bir anda herkeste ortaya çıkabilir; ancak bazı kişi ve durumlarda risk daha da yüksektir. Tıpkı yangın tehlikesi olan bir evde, açık unutulmuş şöminenin ekstra risk yaratması gibi…

  • Karaciğer Hastalıkları (Siroz) Olanlar

Siroz hastalarında, karnında biriken sıvı (asit) içinde bakteri üreme riski yüksektir. Vücut savunması bu bölgede zayıflar ve SBP (Spontan Bakteriyel Peritonit) gelişme olasılığı artar. Bu nedenle siroz hastalarının düzenli kontrolleri ve gerekli görülürse koruyucu antibiyotik kullanımı çok önemlidir.

  • Böbrek Hastaları ve Periton Diyalizi Uygulananlar

Periton diyalizi, böbrek yetmezliğinde bir tedavi yöntemidir ancak kateter yolu ile bakteri girme riski taşır. Bu nedenle periton diyalizi uygulayan hastaların steril tekniklere harfiyen uyması, kateter bakımını düzenli yapması hayati önemdedir.

  • Bağışıklık Sistemi Baskılanmış Kişiler

Kanser tedavisi gören, bağışıklık sistemi baskılayıcı ilaç kullanan veya HIV gibi immun yetersizliği olan kişiler, vücudun enfeksiyonlara karşı direnci azalır. Böyle bireylerde, peritonit gibi enfeksiyonlar daha ağır seyreder ve daha hızlı ilerleyebilir.

  • Yaşlılar

Yaş ilerledikçe bağışıklık sistemi zayıflayabilir, ayrıca yaşlılarda birçok ek hastalık (kalp, akciğer sorunları vs.) da vardır. Karın ağrısı veya ateş gibi belirtiler yaşlılarda bazen çok belirgin olmadığı için, tanı gecikebilir ve risk artar.

Uzun Süreli Hastanede Yatış ve Yoğun Bakım Hastaları

Hastaneler, özellikle yoğun bakım üniteleri, bazen dirençli bakteri ve mantarların kol gezdiği ortamlardır. Uzun süreli yatan, invaziv girişimler (tüp, kateter) yapılan hastalarda da peritonit riski artar.

Risk faktörleri olan kişiler, olası belirtilere karşı daha uyanık olmalı ve doktor kontrollerini sıkı tutmalıdır. Böylece tehlike kapıyı çalmadan önce kapı kilitli tutulabilir.

Şüpheli Peritonit Durumunda Ne Zaman Doktora Başvurmalısınız?

Karın ağrısı her zaman peritonite işaret etmez, basit bir gaz sancısı da olabilir. Ancak bazı sinyaller, “durum ciddi olabilir” diye işaret verir. Bu sinyaller belirdiğinde ertelemeyip tıbbi yardım almak hayat kurtarıcıdır.

  • Şiddetli ve Geçmeyen Karın Ağrısı

Ağrıya eşlik eden “tahta gibi sertlik” ya da dokunmaya karşı aşırı hassasiyet varsa, vakit kaybetmeyin. “Biraz uzanayım, geçer” yaklaşımı bazen en büyük hatadır. Çünkü enfeksiyon hızla yayılabilir.

  • Yüksek Ateş ve Titreme

Özellikle 38,5°C üzeri ateş, üşüme-titreme atakları ve terleme… Vücut kendini alarm durumuna almış demektir. Karın ağrısı ile birleşince, ciddi bir tablo olabileceğini düşünmek gerekir.

  • Bulantı, Kusma, İshal veya Kabızlık Gibi Sindirim Sorunları

Tek başına kusma veya ishal belki basit bir mide üşütmesi olabilir. Fakat bunların karın ağrısıyla birleşip şiddetlenmesi, altından peritonit gibi ciddi bir durum çıkabileceğine işaret eder.

  • Baygınlık Hissi veya Zihinsel Bulanıklık

Düşük tansiyon, hızlı kalp atışı ve konsantrasyon bozukluğu gibi belirtiler septik şoka gidişin habercisi olabilir. Özellikle yaşlı hastalar konfüzyon (bilinç bulanıklığı) ile gelebilir; ağrı tarifleyemediklerinden tablo atlanabilir.

  • Periton Diyalizi Sırasında Bulanık veya Kanlı Diyaliz Sıvısı

Periton diyalizi hastaları için diyaliz sıvısının rengi çok önemli bir ipucudur. Sıvı bulanık, kanlı veya içinde pıhtı benzeri yapılar varsa, derhâl tıbbi yardım almak gerekir.

Hangi belirtiyi yaşarsanız yaşayın, vücudunuz her zaman size önemli mesajlar gönderir. “Dinlemek” ve gerekirse uzman yardımı almak, ciddi komplikasyonların önüne geçmek için şarttır.

Peritonit Neden Bu Kadar Ağır Seyreder?

Periton, karın boşluğundaki hemen hemen tüm hayati organların etrafını saran geniş bir zar tabakasıdır. Bu zar enfekte olduğunda, iltihabın yayılabileceği alan çok büyüktür. Ayrıca karın zarı çok damarlı bir yapıya sahiptir ve enflamatuvar yanıt çok şiddetli olabilir. Tüm bu faktörler basit gibi görünen bir karın ağrısının kısa sürede hayatî tehlike yaratmasına neden olabilir.

Spontan Bakteriyel Peritonit (SBP) Kimlerde Görülür?

Genellikle karaciğer sirozu olan kişilerde, karnında sıvı biriken (asitli) hastalarda görülür. Asit sıvısı, bağışıklık sisteminin biraz zayıf olduğu bir alan yaratabilir ve bağırsak florasındaki bakteriler buraya geçerek enfeksiyona yol açabilir. SBP, tekrarlama riski de yüksek olan bir tablodur; bu nedenle koruyucu antibiyotikler ve düzenli kontrol önem taşır.

Periton Diyalizi Hastaları Nelere Dikkat Etmeli?

Ellerin ve diyaliz ekipmanının sterilizasyonu en önemli konudur. Kateter çevresine dikkat ederek, yara bakımına özen göstermek, diyaliz sıvısının rengine ve berraklığına bakmak gerekir. Diyaliz sıvısında bulanıklık veya koku fark ederseniz, bunu anında sağlık ekibinize bildirmelisiniz.

Hangi Beslenme Önerileri Faydalı Olabilir?

Spesifik bir “peritonit diyeti” olmamakla birlikte sağlıklı ve dengeli beslenmek genel vücut direncini arttırır. Karaciğer ve böbrek hastalığı gibi kronik rahatsızlıklarda, doktorunuzun veya diyetisyeninizin önerdiği tuz kısıtlaması, protein düzenlemesi gibi planlara uyun. Bol su içmek, liften zengin meyve-sebze tüketmek de bağırsak sağlığını korur.

Cerrahi Sonrası Peritonit Gelişmemesi İçin Ne Yapılabilir?

Doktorun önerilerine uymak, yara bakımını doğru yapmak, belirtileri gecikmeden fark etmek çok önemlidir. Cerrahlar zaten ameliyat sırasında steril koşullar uygularlar; ancak nadiren dikiş hatlarında sızma veya apse oluşabilir. Ameliyat sonrası ateş, karın ağrısı veya anormallik hissederseniz mutlaka takibe gittiğiniz ekibe bilgi verin.

Peritonit Sonrası İyileşme Süreci Nasıl İlerler?

Peritonit tedavisi tamamlandıktan sonra bazen hastalar, “her şey bitti mi?” diye sorar. Aslında iyileşme süreci, özellikle ağır vakalarda zaman alabilir. Karın zarı çok geniş olduğu için, tamamen normale dönmesi ve vücudun toparlanması biraz çaba gerektirir.

  • Beslenmeye Dikkat

Hastanede yattığınız sürede damardan beslenme veya entübasyon gibi durumlar yaşadıysanız, katı besinlere geçişi doktor ve diyetisyen kontrolünde yapmak önemlidir. Bazı hastalar başlangıçta sıvı diyetle başlar, yavaş yavaş katı gıdalara geçer.

  • Fiziksel Aktivite

Karın ameliyatları veya ağır peritonit vakaları sonrası, karın kasları da bir süre zayıflamış olabilir. Ani ve ağır hareketlerden kaçınmalı, hafif egzersizlerle yavaş yavaş kuvvet kazanmalısınız. Doktorunuz fizik tedavi veya özel egzersizler önerebilir.

  • Kontrol Randevuları

Tekrar peritonit riski taşıyan kişiler (örneğin siroz hastaları veya periton diyalizi yapanlar), periyodik olarak kontrolden geçmelidir. Kan testleri, karın ultrasonu veya diğer tetkikler tekrar enfeksiyonun gelişip gelişmediğini anlamak için yapılır.

  • Ruhsal Destek

Ağır bir hastalık deneyimi yaşayan kişilerde, kaygı ve depresyon belirtileri ortaya çıkabilir. Bu çok doğaldır. Doktorlar, hemşireler, psikologlar ve yakınlarınızdan alacağınız destek, iyileşme sürecini kolaylaştırır. Unutmayın ki bedensel iyileşmenin yanı sıra ruhsal olarak da toparlanmak için zamana ihtiyacınız olabilir.

Tam iyileşme süresi, yaşınız, ek hastalıklarınız ve enfeksiyonun ciddiyetine göre değişir. Kimi zaman birkaç hafta, kimi zaman birkaç ay gerekebilir. Ama yeterli istirahat, doğru tedavi, beslenme ve düzenli tıbbi takip ile çoğu hasta günlük yaşamına geri dönebilmektedir.

Peritonit ve Diğer Karın İçi Enfeksiyonlar Arasında Nasıl Bir Fark Var?

Karın boşluğunda tek bir tip enfeksiyon yoktur. Peritonit, karın zarının yaygın iltihaplanmasıdır; fakat daha lokalize apseler veya spesifik organ iltihapları (örneğin pankreatit, kolanjit) gibi başka karın içi enfeksiyonlar da mevcuttur. Aradaki temel fark, enfeksiyonun yaygınlığı ve etkilenen doku veya organın türüdür.

  • Peritonit: Tüm peritoneal yüzeyi (karın iç zarı) tutar, genel olarak difüz (yaygın) bir iltihap vardır. Belirtiler çok şiddetlidir ve karın genel olarak sert ve ağrılıdır.
  • Apseler: Belli bir bölgede toplanmış iltihap cepleri vardır. Ağrı lokalize olabilir, bazen ateş ve terleme ön plandadır.
  • Organ-Spesifik Enfeksiyonlar: Safra kesesi iltihabı (kolesistit), pankreas iltihabı (pankreatit) veya bağırsak iltihabı (kolit) gibi durumlarda ağrı genellikle o organın bulunduğu alanda hissedilir. Ancak şiddetli vakalarda enfeksiyon peritona da yayılıp peritonite dönüşebilir.

Bu ayrım, tedavi yaklaşımını da belirler. Örneğin lokalize bir apse, cerrahi veya radyolojik drenajla kontrol altına alınabilir. Ama peritonit varsa çoğu zaman daha agresif cerrahi müdahale ve geniş spektrumlu antibiyotikler gerekir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir